• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir

Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir
Kişisel Gelişim
Share on Tumblr

Bir bakıma, her gün birbirinin aynıdır. Başka türlü nasıl olabilir ki? Aynı güneş, her sabah aynı güneş doğuyor. Gün batımı aynı. Evet ama dikkatlice izlersen, hiç birbirinin tıpatıp aynı iki gün doğumu gördün mü? Hiç gökyüzündeki renkleri seyrettin mi? Hiç güneşin etrafındaki bulut oluşumlarını gördün mü?

Birbirinin aynı iki gün doğumu yoktur; birbirinin aynı iki gün batımı da. Dünya süreksiz bir sürekliliktir.

Süreksizdir, çünkü her an yeni bir şey oluyor ve bununla birlikte süreklidir, çünkü tümüyle yeni değildir. Birbiriyle bağlantılıdır. Yani, güneşin altında yeni hiçbir şeyin olmadığı doğrudur ve aynı zamanda güneşin altında eski hiçbir şey yoktur. Her ikisi de doğrudur.

Hiçbir şey yeni değildir ve hiçbir şey eski değildir. Herşey değişmeye devam etse de bir şekilde aynı kalır, bir şekilde aynı kalır ama yine de değişmeye devam eder. İşin güzelliği, gizemi, sırrı buradadır. Bunu herhangi bir formüle indirgeyemezsin: aynıdır diyemezsin, aynı olmadığını da söyleyemezsin.

Yaşamı kendi kategorilerine indirgeyemezsin; senin sınıflandırmalarının hiçbir değeri yok. Konu yaşam
olunca, bütün kategorilerini, sınıflandırmalarını bırakmalısın. Yaşam senin kategorilerinden daha büyük, bütün kategorilerin ötesinde. Yaşam o kadar uçsuz bucaksız ki, başını ya da sonunu bulamazsın.

Dün burdaydım ama aynı değilim. Nasıl aynı olabilirim? Geçen sürede, köprünün altından çok sular aktı. Şimdi yirmi dört saat daha yaşlıyım, bana yirmi dört saatin deneyimi, yirmi dört saatin farkındalığı eklendi. Daha zenginim; aynı değilim, ölüm biraz daha yaklaştı. Sen de aynı değilsin. Yine de, ben aynı görünüyorum, sen aynı görünüyorsun.

Ana fikri görebilirsin. Yaşamın bir sır olduğunu söylediğimde anlatmak istediğim şey bu: yaşamı sınırlandıramazsın, kesinlikle böyledir diyemezsin. Bunu söylediğin anda, yaşamın seni yalanladığını fark edeceksin.

Ağaçlar dün nasılsa bugün de öyle mi? Bir sürü yaprak döküldü, bir sürü yaprak çıktı. Bir sürü çiçek
koptu, bir sürü çiçek büyüdü. Nasıl aynı olabilirler? Bak, kuşlar bugün şarkı söylemiyor. Çok sessiz.
Dün kuşlar şarkı söylüyordu. Şarkı dolu, farklı bir sessizlik vardı. Bugünün sessizliği farklı; şarkı yok.
Rüzgar bile esmiyor, herşey durdu. Dün kuvvetli bir rüzgar vardı. Bugün ağaçlar tefekkür ediyor, dün
dans ediyorlardı. Aynı olamaz ve yine de aynı.

Bu sana bağlı, yaşama nasıl baktığına. Yaşama aynıymış gibi bakarsan, sıkılırsın. Sorumluluğunu başka
birinin üzerine yıkma. Bu senin bakış açın. Yaşamın aynı olduğunu söylersen, sıkılırsın. Etrafındaki akışa benzer sürekli değişimi, kasırgaya benzer büyük hareketi, yaşamın dinamiğini, her an eskinin kaybolup, yeninin geldiğini görürsen, doğumun sürekliliğini görebilirsen, o zaman büyülenecek, heyecan duyacaksın. Hayatın sıkıcı olmayacak. Sürekli merak içinde olacaksın. 'Sırada ne var?' Donuk olmayacaksın. Zekân keskinliğini, canlılığını ve gençliğini koruyacak.

Şimdi iş ne istediğine geliyor. Ruhsuz biri olmak istiyorsan, aptal, donuk, kasvetli, üzgün ve sıkıcı, o
zaman yaşamın aynı olduğuna inan. Genç ve canlı, diri, parıltılı biri olmak istiyorsan, o zaman yaşamın
her anının yeni olduğuna inan.

Yunanlı filozof Herakles, 'Aynı ırmağa iki kere giremezsin,' demiş.

Aynı insana iki kez rastlayamazsın, aynı gün doğumunu iki kez göremezsin. Bu sana bağlı. Beni anlıyorsan, söylüyorum, seçim yapma. Herşeyin eski olduğu fikrini seçersen, eskirsin. Herşeyin genç
ve yeni olduğu fikrini seçersen, gençleşirsin. Beni anlıyorsan, seçim yapmamanı söylüyorum; her
ikisinin de doğru olduğunu gör. O zaman bütün kategorilerin ötesine geçersin. Ne gençsin, ne de yaşlı.
O zaman sonsuz olursun, o zaman tanrısal olursun, o zaman yaşamın kendisi olursun.

Herşeyin aynı olduğuna inanırsan, sıkılacaksın. Tekrar seni öldürecek. İstekli ve canlı olmak için,
insanın tekrar olmayan bir şeye ihtiyacı var. Yeni, sürekli hareket eden, seni canlı yapan, seni canlı
tutan, uyanık tutan bir şey.

Hiç sessizce oturan bir köpeği izledin mi? Köpeğin tam önünde bir taş durur; köpek endişe etmez. Taşı
hareket ettirmeye başla. Taşa incecik bir ip bağla ve çek, köpek fırlayacak. Havlamaya başlayacak.
Hareket köpeği canlandırır; o zaman durgunluk olduğu gibi yok olur. Köpek artık uykulu değildir. Artık
dalgın değildir. Uyuşuk halinden hemen sıyrılacak. Bir şeyler değişti.

Değişim sana hareket verir ama sürekli değişim de çok huzursuz edici olabilir. Sürekli aynılık öldürücü
olabileceği gibi, sürekli değişim de seni yok edebilir.

Bu Batı'da oluyor; insanlar yaşantısını hep değiştiriyor. İstatistikçiler Amerika'da bir insanın bir işte
çalışma süresinin ortalama üç yılla sınırlı olduğunu söylüyor. İnsanlar işini değiştiriyor, yaşadığı şehri
değiştiriyor, eşini değiştiriyor, herşeyi değiştirmeye çalışıyor. Her yıl arabasını, evini değiştiriyor.

Değer yargıları değişti. İngiltere'de Rolls Royce üretiyorlar. Burda yapılmak istenen şey, arabanın
sonsuza kadar, en azından bir yaşam süresi boyunca sağlam kalması. Amerika'da güzel arabalar yapıyorlar ama dayanıklılık dert edilen bir nitelik değil, çünkü kim bir arabayı hayatı boyunca tutacak
ki? Araba bir yıl gidiyorsa, bu yeterli. Bir Amerikalı araba satın almaya gittiğinde, dayanıklılığını dert etmiyor; değiş tokuş edilebilirliğini soruyor. Amerikalılar bir değişim dünyasında yaşıyor, herşey
değişiyor ama bu yüzden Amerikalılar köklerini kaybetti.

Hindistan'daki köyüme her gittiğimde şaşırıyorum. Gördüğüm ilk şey, orda zamanın hareketsiz olduğu. Herşey sonsuza kadar aynı görünüyor. Böyle olunca insanların kökleri var. Donuklar ama kök salmışlar. Çok mutlu ve rahatlar. Yabancılaşmamışlar. Kendilerini yabancı gibi hissetmiyorlar. Herşey bu kadar tanıdık olursa, insan kendini nasıl yabancı hissedebilir ki? Doğduklarında herşey aynıydı; ölürlerken de aynı olacak. Herşey kalıcı. Kendini nasıl yabancı hissedebilirsin ki? Bütün kasaba küçük bir aile gibi.

Amerika'da herşey yok olmuş. Kimse nereye ait olduğunu bilmiyor. Aidiyet duygusu kaybolmuş.

Birine, 'Nereye aitsin?' diye soracak olursan, omuz silkecek, çünkü bir sürü şehirde bulundu, bir sürü
okula, bir sürü üniversiteye gitti. Kim olduğundan bile emin değil, çünkü kimliği çok gevşek, akışkan.
Bu bir açıdan iyi, çünkü insan diri ve canlı kalıyor ama kökler kayboluyor.

Her ikisi de denendi: değişmezlik, köklülük, güneşin altında hiçbir şey yeni değil, geçmişte yüzyıllarca
denedik.

Bu durum insan zihnini paslandırdı. İnsanlar rahattı ama çok canlı değildi. Sonra Amerika'da yeni bir şey oldu ve bu yenilik bütün dünyaya yayılıyor, çünkü Amerika dünyanın geleceği. Orda her ne oluyorsa, er ya da geç her yerde olacak. Amerika genel eğilimi belirliyor. Şimdi insanlar çok canlı ama köksüz ve nereye ait olduğunu bilmiyor. Büyük bir ait olma duygusu baş gösteriyor. Bir yerlere kök salma, birini sahiplenme, birisi tarafından sahiplenilme isteği çok büyük: dayanıklı bir şey, dengeli bir şey, merkez gibi bir şey, çünkü insanlar dönme dolap gibi sürekli hareket ediyor ve görünüşe göre hiç dinlenme yok. Bu durum çok stresli, sürekli değişiyor, sürekli değişiyor. Değişimin hızı hergün artıyor, giderek daha hızlı, daha hızlı bir hal alıyor. Herşey çok büyük bir değişim, kargaşa ve keşmekeş içinde.

Büyük zorlanma ve gerilim altında olan insanlar, çok büyük stres duygusu yaşıyor.

Her ikisinin de yararları ve her ikisinin de talihsiz tarafları var. Bu iki yön arasında bir sentez yapılmalı.
İnsan yaşamın eşzamanlı olarak hem eski hem de yeni olduğunun farkına varmalı. Yaşam eskidir, çünkü bütün geçmiş şimdiki zamanda mevcuttur; yenidir, çünkü bütün gelecek potansiyel olarak şimdiki zamanda mevcuttur. Şimdiki zaman bütün geçmişin sonu ve bütün geleceğin başlangıcıdır.

Yaşanmış herşey, içinde bulunulan anda gizlidir, gelecekte olacaklar da içinde olduğun anda gizlidir.
Her an, hem geçmiş hem de gelecektir, geçmiş ve geleceğin birleşim noktasıdır. Böyle olunca, bir şey
eskidir ve bir şey yenidir. Her ikisinin birlikte farkına varabilirsen, hem canlı olacak hem de kök salacaksın. Hiçbir stres olmadan, rahat olacaksın. Donuk olmayacaksın, son derece bilinçli ve uyanık
olacaksın.


Şöyle bir hikaye duydum.

Bayan MacMahon bir öğleden sonra çıldırdı. Bütün tabak çanağı kırdı ve genellikle tertemiz olan
mutfağını savaş alanına çevirdi. Polis geldi ve Bayan MacMahon'ı şehrin akıl hastanesine götürdü.

Başhekim kadının kocasına gitti.

'Sizce nedeni ne olabilir?' diye sordu doktor, 'karınız neden birden bire delirsin?'

'Ben de sizin kadar şaşkınım,'
diye cevap vermiş Bay MacMahon. 'Ona neler olduğunu anlayamıyorum. Hep çok sessiz ve çalışkan bir kadındı. Yirmi yıldır mutfaktan çıkmadı!'

Bayan MacMahon'ın neden delirdiği ortada. 'İki kere iki dört eder' kadar basit. Bir insan yirmi yıldır
mutfaktan çıkmamışsa, çıldırır. Bunun tersi de çıldırtıcıdır. Yirmi yıldır evine girmemiş, seyahat etmişsen, hiçbir yere varmadan hep hareket halinde olmuşsan, hep bir yere varıp, hiçbir yere varmamışsan; bir çingene olursan, evin olmazsa, sen de delirmeye başlarsın.

Ayrı ayrı bakıldığında her iki durum da tehlikelidir. Birlikte bakıldığında ise yaşama çok büyük zenginlik getirir. Bütün kutuplar yaşamı zenginleştirir: yin ve yang, erkek ve kadın, karanlık ve aydınlık, yaşam ve ölüm, tanrı ve şeytan, aziz ve günahkar. Kutuplar olmadığında, hayat monotonlaşır.

Tekdüze bir yaşam seçme. Daha zengin ol.

Bu makale şu konularla ilgili olabilir : - -
Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir başlıklı  tarafından yazılan yazı 3269 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bir Yorum Yazın

  
 
3+2 İşleminin Sonucu