• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

Deneme Cesareti

Deneme Cesareti
Kişisel Gelişim
Share on Tumblr

Geçen yüzyılda,,büyükbabam Charles Robertson artık Kansas'ta çiftçilik yapmaktan bıkmıştı. Çocukları, karısı Harriet'i ve bütün eşyalarını kapalı bir arabaya koyarak bilmedikleri bir diyara, Kızılderililer bölgesine doğru yola koyulmuşlardı. Uzun bir seyahatten sonra Oklahama'nın kuzey doğusunda bulunan Cimarron Nehri'nin sahillerine geldiklerinde, kulübe yapmış ve içine yerleşmişler. Allah'ın bu gününe de şükrederek kendisine biraz arazi edinip etrafını da çitle çevirmiş. Zamanla para biriktirerek, civardaki bir köyde küçük bir dükkân açmış.
Harriet, burada gerçekten de çok sıkıntı çekmiş. Dokuz çocukla kolay mı? Ne doktor, ne de okul var. Pekçok şiddetli kışlar, sıcak yazlar geçirmişler. Büyükbabam bir kere olsun halinden hiç şikâyetçi olmamış. Harriet, kocasının saygı duyulan bir vatandaş olduğunu ve çocuklarının mutlu günlerini görecek kadar çok yaşamış.
İşte aziz okuyucularım, bugünün Amerika Birleşik Devletleri, Charles Robertson ve bir kere tecrübe etmekten yılmayan Harriet gibi cesur insanların kendilerine yeni ufuklar açmalarıyla meydana gelmiştir. O zamanın kadınları, Allah'a el açıp dua ederek yardım isterlerdi. Kocalarına ve kendilerine güvenleri tamdı. Zaman zaman tehlike, hastalık, zorluk ve ölümle yüz yüze gelmiş olmalarına rağmen, yine de metanetlerini hiç kaybetmemişlerdir. Geçmişin güzel günlerini tatlı bir hülya olarak anıp, bugünlerine de şükür göstermesini bilmişlerdir. Ülkenin dört bir yanında bulunan bu muhterem kadınlar, tarihin altın sayfalarında, kocalarına karşı vefalı hanımlar olarak yerlerini aldılar bile...
Bütün samimiyetleri ile kocalarının başarmalarını arzulayan kadınlarımız, tarihteki bu hemcinslerinden daha da sağlam bir ruh yapısına sahip olmalıdırlar. Durumun gereğine göre, kocaları istediği takdirde tüm riskleri göze alarak işlerini bırakmaya hazır olabilmelidirler. Kocalarına güvenerek, onlara destek vermekten geri durmamalıdırlar.
Hayat okyanusunda, zaman zaman fırtınaya tutulan kocanızı, sakin limanınızda huzur bulmasını temin edin; fırtınanın ruhundaki izini ruhunuzla dindirip, şefkat ve muhabbetinizle tüm kötü izleri silin                                                                                
Bir zamanlar, Tulsa'da, büyük bir petrol şirketinin muhasebecisinin yardımcısı olan Charles Reynolds'un yanında çalıştım. Bu genç adam zekî, çalışkan ve enerji doluydu. Üstleri/işinde ondan memnundular.
Evli ve üç çocuk babasıydı. Boş olduğu zamanlarda en büyük zevki, yağlı boya ile resim yapmaktı. Şirketin bürosunun duvarlarında hep onun tabloları asılıydı. Ayrıca onları dışarıya da satıyordu.
İşini sevmekle beraber, resim çalışmalarına daha fazla zaman ayırabilmeyi isterdi. Her zaman, New Mexico'da, ressamlar cenneti diye bilinen Taos'a gitmeyi, hatta işini gücünü bırakıp daimî olarak orada yerleşmeyi bile hayal ederdi. Bir gün, karısı Ruth'la konuşurlarken, onun: "Ne güzel olur değil mi?, Taos'ta bir resim malzemeleri dükkanı açardık. Resim çerçevesi yapmak bile mümkün... Ben dükkânda onlarla uğraşırken sen de fırçanı kullanır, resim yapardın." dediğini duydum. Bu konuşmanın üzerine, çok geçmeden Reynolds'un, boyalarını ve fırçalarını alarak ailesiyle birlikte maceraya atılışına tanık olduk. Taos'a yerleşip dükkânı da açmışlardı. Okul çıkışlarında çocukları da dükkânda çalışarak annelerine yardımcı oluyorlardı. Charles Reynolds ise, Allah'ın eşsiz güzellikte yarattığı hârika tabiatın bu nadide köşesinde, ruhuna akseden güzelliklerden ilham alarak, birbirinden enfes resimler yapıyordu. Kısa bir süre içerisinde Amerika'nın en ünlü. ressamlarından biri oldu. Bugün, Taos'ta Ressamlar Birliği başkanıdır. Ayrıca kendi galerisi ve stüdyosu da vardır.
Başarıya ulaşmasının sırrı, karısının bu fikri vererek bir kez
deneme cesaretini gösterebilmesindedir. Böyle maceraların başarı ile sonuçlanmaları olağan şeylerdendir. General Van-degrift'in savaştan önce dediği gibi: "Allah cesur ve kalbi pek olanların yaratmasıdır."
Mutlak şekilde zengin etmese de, bir insanın en uygun işi, onu en fazla mutlu eden iştir. İşi manen onu tatmin etmedikçe, bir kimse gerçekten başarılı olmuş sayılamaz.
Büyük başarıların çoğu, yalnız kendini düşünmeyen, bencillikten uzak hanımlar sayesinde mümkün olmuştur.
Sadece kurucusu William Booth değil, aynı zamanda bu cereyanın oluşmasında büyük fedakârlıklara katlanan karısı Catherine Booth sayesinde, Kurtuluş Ordusu, yaşayan bir âbide olmuştur.
William Booth kendini, Londra'nın varoşlarında güç şartlarda hayatta tutunmaya çalışan fakirlerin yardımına koşmaya adadı. Bu uğurda, karısı ve çocukları da onunla birlikte açlık ve soğuğa göğüs gererek yardım ettiler. Hatta bu kötü şartlar içerisinde VVilliam Booth sağlığını kaybetti. Karısı Catherine'nin belkemiği doğuştan sakattı. Onlar tüm bunlara katlanarak yılmadan didinip uğraştılar. Ne yazık ki, sonunda kanser illeti Bayan Booth'u bulmakta gecikmedi.
Onun ölüm döşeğinde söylediği son sözler oldukça anlamlıdır: "Ağrılarımdan azap duymadığım bir günü hatırlamıyorum."
Bu metin kadın, sakat olmasına rağmen bütün ömrü boyunca yemek pişirip bulaşık yıkayarak yalnızca sekiz çocuğuna bakmakla kalmamış, bütün kalbiyle kocasının yanında yer alarak hayırseverlikte ona arkadaş olmuştu. Geceler boyu, o çaresiz insanlar için el açıp Allah'a dualar ederek yardımını isterdi. Günlük işlerinden sonra yoksul mahallelere giderek, aç ve hasta insanların yardımına koşardı. Ayrıca hırsızlarla, fahişelerle konuşur, onları bu kötü huylardan vazgeçirmeye çalışırdı.
Bu yardımsever karı-koca, "Fakirleri görüp gözetin. Siz ancak fakirleriniz sayesinde Allah'tan yardım görür ve naziklanırsınız" sözüne bağlı kalmışlardır. Yine, onlar toplumun karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma ile ayakta kalacağına inanıyorlardı. Yine merhamet duygularıdır ki, o gönül dostlarını bu, ilaçsız-dermansız insanlara derman olmaya sevkeden...
İşte merhamet, şefkat, işte muhabbet, işte fazilet... Ve işte ruhların doruğu. Booth ailesinin bu faaliyetleri Bakanlar Kurulunun da dikkatini çekmişti. Bu işten vazgeçtiği takdirde ona çok iyi bir iş ve mevki vermeyi teklif ettiler. Fakat karısının orada bulunduğunu unutmuşlardı... İşte o anda Catherine ayağa kalkarak: "Asla! Asla!" diyerek bu sefil teklifi reddetmiştir.
Onun eseri bugün hâlâ yaşıyor. Kurtuluş Ordusu ayakta, yürüyor... Keşke bugünleri görecek kadar yaşayabilseydi... Kocasının muhteşem cenaze alayını seyredebilseydi. Londra sokaklarında, altmış beş bin kişinin onun tabutunun arkasında sel gibi aktığını görecekti.
Tabutunun hemen arkasında, Londra Belediye Başkanı onu uğurluyordu. Avrupa'nın bütün kral hanedanları ile Amerika Cumhurbaşkanı, başsağlığı dilekleri ile çiçekler gönderdiler. Beş bin mevcudu ile tüm Kurtuluş Ordusu, Başkumandanlarının ardından marşlar okuyarak yürüdüler.
İşte, erdemliliğin mükâfatı yine erdemlilik olmuştur. Evet, başarı, sevdiğiniz bir işi bulmak ve yapmaktır.
Robert Louis Stevenson: "Bana, kendisini aptal yapabilecek kadar akılsız bir genci verin" der.
Shakespeare de: "Şüphelerimiz, teşebbüs etmekten korkutarak, erişebileceğimiz iyilikleri bizden uzaklaştırırlar..."
Allah, yüreği pek ve cesur kullarının yaratmasıdır. Cesaret, insanı zafere taşır. Kocanızın başarısını arzuluyorsanız, ona bir kez deneme cesareti verin ve sonra da ortaya çıkacak sonucu paylaşacak kadar metin olun. Cesaret olmadan başarı tadılamaz.
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]


Bu makale şu konularla ilgili olabilir : - -
Deneme Cesareti başlıklı  tarafından yazılan yazı 2547 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bir Yorum Yazın

  
 
3+2 İşleminin Sonucu