
Okuma yazma zorluğu çeken, harflere takla attıran, matematikte fark
edilemeyen sayılarla işlemler yapan, harfler ve sayıları değişik
algılayan, konsantrasyonu azalan, öğrenme kalitesi bozulan, okuma
korkusu sosyal fobiye dönüşen dahiler tanıyor musunuz?
Türkiye’de “Dâhilerin Hastalığı: Disleksi” konferansını düzenleyerek bu
konuya dikkat çeken, Disleksinin beynin sembolleri farklı algılaması ile
oluştuğunu ve kalıtımsal olduğunu belirtiyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
verilerine göre dünya nüfusunun % 15’inin disleksi ile yaşadığını
vurguluyor.
Konuşma seslerini zihinde düzenleyebilmenin, sözcük listesini
tekrarlayabilmenin, bir resim serisini adlandırmanın ilk bakışta çok
basit eylemler olarak gözükebildiğini, fakat disleksi olan çocuklar için
bunun zorlu bir mücadele olduğunun altını çiziyor. Bu zorlukların
disleksinin üç temel belirtisini oluşturduğunu ve okumayı engellediğini
belirtiyor. Disleksi hakkında yeni bir araştırma yapan Fransız
araştırmacı Franck Ramus’un “NEURON” Dergisi’nde yayınlanan yazısına
dikkat çekiyor.
Şimdiye kadar, disleksinin farklı belirtileri arasında bağlantıların
anlaşılamadığını Bu keşif patalojinin üç boyutunu tek bir sebep ile
açıklayabilir, bu da sol işitme korteksinin fonksiyon bozukluğudur.”
diyor. Yapılan araştırmada harflerin seslere dönüşme güçlüğünü daha iyi
anlayabilmek için, 23 disleksi sorunu yaşayan 44 yetişkin gruba, 10 – 80
Hz arasında değişen ses dinletiliyor ve bu esnada beynin çalışması
kaydediliyor. Sonuç olarak; disleksi olmayanlarda ses korteksinin normal
çalıştığı, disleksilerde ise sol korteksin 30 Hz civarında daha az
hassasiyet gösterdiğini tespit ediliyor. Özkoray; beynin sol bölgesi dil
analizinde uzmanlaştığını, sol korteksin bazı frekansları analiz
etmekteki güçlüğü beynin kelimeyi ünitelere bölerek harfleri bir araya
getirmesini engellediğini söylüyor. Bu nedenle resimlere hızlı bir
biçimde ad verememe, kısa süreli kelimelerin tekrarlarında zayıf bir
hafıza ortaya çıktı.
Bu araştırmanın ışığında görüyoruz ki okumayı öğrenmede işitsel hafıza,
işitsel farklılıkları ayırt etme ve işitsel örüntüler büyük önem
taşıyor” diyor. Gelecekte bu alanda en işlevsel eğitim kurumlarının
anaokulları olacağı söylüyor. Okulöncesi dönemde verilen işitsel ve
görsel algılama oyunlarının, yönelme oyunlarının, resimleri mantık
sırasına göre dizmenin ve adlandırmanın, sabır, sevgi, hoşgörü ve
kararlılık eşliğinde disleksinin erken tanısında anahtar oluyor.
Bu makale şu konularla ilgili olabilir :
disleksi belirtileri -
disleksi eğitimi -
disleksi olan ünlüler -
disleksi nedir -
Dahilerin Hastalığı: Öğrenme Bozukluğu DİSLEKSİ
başlıklı Cemal KONDU
tarafından yazılan yazı 3203 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı