• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

BAŞARI VE AİLE ORTAMI

BAŞARI  VE AİLE ORTAMI
Kişisel Gelişim
Share on Tumblr

Bir insanın en önemli eğitim yuvası ailedir... Aile; insanın eğitiminin temel taşıdır. Aile eğitimindeki aksaklıklar insanın bütün hayatına yansır... Aile hayatı, insanın bütün hayatının fihristidir, özetidir... Başarısız öğrenciler içinde yapılan bir araştırmada, öğrencilere başarısızlıklarının sebepleri sorulduğunda öğrencilerin çoğu, aile ortamındaki düzensizliği göstermiştir. Anne ve baba olarak "dış başarı" yerine "iç başarı"ya önem verilmelidir. Bir psikolog: "Çocuğun, ya da yetmiş yaşına gelmiş bir insanın davranışlarına bakıp, onun nasıl bir aile ortamında yetiştiğini çok rahat anlayabiliriz." demektedir. Çünkü insanın hayattaki davranış şekilleri, büyük ölçüde ailenin ona karşı gösterdiği tutumlara ve yaklaşımlara göre şekillenecektir...
Başarı veya başarısızlığın temelinde öncelikle aile faktörü yatmaktadır. Aile; çocuğuna hoşgörülü davranmalı, otoriter ve baskıcı bir yaklaşımdan uzak durmalıdır. Yapılması gereken; insanın, duygu ve düşüncelerine önem verilen bir aile ortamı içerisinde yetişmesidir. Böyle bir ortamda yetişen her fert başarılı olur. Fakat baskıcı ve düşkün bir aile ortamında yetişenler, hayatta başarısız olurlar... Bencil, sinirli, sorumsuz, başarısız insanlar yetiştirmek istemiyorsak, aile yapımıza ve çocuğumuza davranış şeklimize çok dikkat etmeliyiz. Unutmayalım ki; Ailedeki bir ferdin başarısızlığı ailenin başarısızlığıdır. Aile ortamında, anne ve babasından gerekli eğitimi sevgiyi ve hoşgörüyü almamış bir insanın sonu dramatiktir. Aile terbiyesini almamış bir insanın hayattaki hedeflerine ulaşması imkansızdır. Aile bir toplumun temelidir. Temeli güçsüz olan bir bina en ufak sarsıntıda yıkılmaya mahkûmdur . Anne ve babalar şunu çok iyi bilmelidir.
Gülünç duruma düşürülen çocuk çekingen olur. Tenkit edilen çocuk, her zaman kendini kabahatli bulur. Kendine inanılmayan çocuk, yalancı, dolandırıcı olur. Kavgacı bir aile ortamında yetişen çocuk düşmanca duygular beslemeye başlar. Sevgi ve muhabbet içinde büyüyen çocuk sevmeyi öğrenir. Övülen çocukta başkalarını taklit etme ve değerlendirme alışkanlığı yerleşir.
Kendisiyle paylaşılan şey, çocuğa her şeyin gereğini düşündürme, ince duygulu olma yeteneğini kazandırır.
Kültürlü bir aile içinde yetişen çocuk bilge olma mutluluğuna erişebilir.
Kendisine anlayışla muamele edilen çocuk hoşgörülü olur.
Mutluluk içinde ömür süren çocuk, sevgiyi ve güzel olan şeyleri takdir etmeyi öğrenir.
Çocuklarının yarınlarından pişmanlık duymak istemeyen anne ve babalar; şartlar ne olursa olsun çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek zorundadırlar. Eğer çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmezsek; gençlerimiz kötü aile ortamında yetişmenin ezikliğini bütün hayatlarınca hissedeceklerdir.
Şimdi doğru ve yanlış olan anne ve baba davranışlarından birkaç örnek verelim: Anne ve babaların doğru davranış şekilleri; Çocuklarını düzenli olarak kontrol ederler Çocuklarını aşırı bir şekilde şımartmazlar. Çocuklarını ahlaken güzel yetiştirirler. Ölçülü olmak şartıyla eğlenmelerine izin verirler. Hatalar sonucu aşırı tepki gösterip küsmezler.
Çocuklarını milli ve manevi değerlere bağlı yetiştirmeye çalışırlar.
Çocuğun olgunlaşmasını ve kendisini geliştirmesini isterler.
Çocuğa "En iyi dostun, kitap olduğunu" öğretirler... Kitap almayı ve okumayı teşvik ederler.
Bir olay karşısında ortalığı velveleye vermezler. Mantıksız isteklere aşırı bir şekilde boyun eğmezler. Çocuklarını her zaman memnun etmeye çalışmazlar. Çekişmeli konuları çocuklarının yanında konuşmazlar... Çocuklarının istenmeyen davranışlarını onaylamazlar. Çocuklarını aşırı şekilde korumazlar.
Çocuklarına; hayat karşısındaki bütün olumsuzluklarla mücadele edecek azim ve gücü aşılarlar...
Bu tip anne ve babalar, bu davranışlarıyla; ülkesine, ailesine ve kendine faydalı bir genç yetiştirmenin gururunu ömür boyu yaşarlar. Böyle gençler her zaman başarıyı yakalar.
Anne ve babaların yanlış davranış şekilleri. Çocuklarının istenmeyen davranışlarını onaylarlar. Çocuklarını aşırı şekilde şımartırlar. Çocuklarının ahlaken güzel yetişmesini önemsemezler.
içkinin, sigaranın, biranın içilmesi gerektiğini vurgularlar. Genç olmanın yolunun içkiden, sigaradan, biradan geçtiğini devamlı zikrederler.
Çocuklarına ilgi göstermezler. Çocuklarını hiçbir şekilde kontrol etmezler.
Okumanın, üretken olmanın boş uğraşlar olduğunu vurgularlar.
Milli ve manevi değerleri önemsemezler. Çocuklarını Televole kültürüyle yetiştirirler.
Lüks giyinmeyi, lüks yerlere gitmeyi ve lüks yaşamayı özendirirler.
Önce ben duygusunu çocuklarına aşılarlar.
Ülkenin içinde bulunduğu şartları çocuklarına anlatmazlar.
Çocuklarını ülke şartlarından uzak tutarlar.
Bu tip anne ve babaların elinde yetişen dünün çocukları bugünün gençleri; hayatta başarılı olamazlar.
Diane Loomans, Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı; şöyle davranırdım, der.
Ona işaret parmağımı kaldırıp yasaklar koymak yerine, parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim. Hatalarını daha az düzeltir, onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım. Onu sadece gözlerimle izler, daha çok şefkat gösterirdim. Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar uçurtmalar uçururdum. Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine onunla oynardım. Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim. Onunla daha az çekişir, ona daha sık sarılırdım. Ona her zaman katı davranmaz, onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim. Güç konusunda daha az ders verir, sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.
Evet, anne ve baba bir insanın başarısının mimarı olduğu gibi bazen de başarısızlığının mimarı olur. Anne ve babalar çocuklarını bütün yönleriyle tanımalı ve ona göre davranmalıdırlar. Çocukta bulunmayan vasıflar onlarda aranmamalı. Çocuğu olduğu gibi kabul etmek gerekir. Bu çocuğun kendine olan güvenini arttırır. Başarı için devamlı teşvik etmek gerekir. Bu teşvik, baskı unsuru olarak kullanılmamalıdır.
Başarının ana faktörü olan aile; asıl işlevini yapamazsa; bu faktör başarısızlık için işlemeye başlar. Bugün çoğu evimizde yaşayış tarzı şöyledir; Ülkemizde anneler ev işleri yapmakla veya çalışmakla; babalar da memuriyet, ticaret, işyeriyle meşgul olurlar. Geceleri geç vakitlere kadar işlerini ancak bitirirler. Sonra eve gelir gelmez televizyonun başına geçerler; ama çocuklarıyla ilgilenmezler. Çünkü bunun için vakitleri yoktur. Hem çocuklarla uğraşmak yorucu ve sıkıcıdır... Bu tip anne ve babalar; çocuklarının hiçbir problemiyle ilgilenmezler. Sadece boş vakitlerinde çocuklarını sevip okşamayı bilirler; onlara oyuncak ve çikolata almayı büyük bir ilgi kabul ederler. Bu tip davranışlar gençlerimizi içe kapanık yapar. Sonra da; "Çocuklar sessiz olun; şurada bir haber, film, tartışma izliyoruz!" diye çocukları kendi dünyalarına hapsederler. Aslında bunun anlamı şudur. "Başımızdan defolun gidin; ne yaparsanız yapın; yeter ki bizi rahatsız etmeyin!"...
Böyle bir psikolojide yetişen çocuktan yarının genci olarak hiçbir şey beklenemez. Bu durumdaki çocuğun aklı, fikri, ruhu işlenmemiş bir tarlaya döner. Buraya artık hiçbir şey ekilmez. Ekilse de ürün vermez... Böyle bir insana sevgi, iyilik, doğruluk kelimeleri çok anlamsız gelir. Hayat yolunda başarısızlık kaçınılmaz bir sonuçtur onun için.
Anne ve babalar, çocuğun ruhunu ilgilendirecek sözler söylemeyi bilmezler. Bilseler de bunu nasıl yapacaklarını bilmezler. Sıradan ve başkalarından duydukları sözlerle çocuğu taltif etmeye çalışırlar. Bu sözler, çocuğun ruhunda ve kalbinde izler bırakmaz. Çocuk, anne ve babasıyla yaşadığı halde annesiz ve babasız büyür; anne ve baba şefkatinin özlemini çekerek hayatı tanır. Adeta yetim biri olarak hayata atılır. Anne ve baba şefkatinden yoksun olanlar başarıyı yakalayamaz.
Bazı anne ve babalar ise çocuklarının giyimine, kuşamına, beslenmesine çok özen gösterirler... En kaliteli giyecekleri, en pahalı elbiseleri alırlar... Bunlarla övünürler. Ancak tüm bunlara rağmen çocuk ruhunun saflığını, sevgiye olan ihtiyacını fark edemezler... Dışı süslenen çocuğun ruhunun harabeye döndüğünü anlayamazlar. Bu şartlarda yetişen çocukların anne ve babalarına saygı göstermesi de zordur. "Anne ve baba, sevgi ve saygı adına ne verdi ki ne istiyor?" sorusu çok iyi tahlil edilmelidir, insanoğlu ne ekerse onu biçer.
Anne ve babalar; meydanlarda çöpleri, pislikleri, gübreleri gördüklerinde feveran ederler; "Bu ne kadar pis bir semt, bu ne rezalettir, bu sağlık kurallarına aykırıdır!" diye ama;
Bütün anne ve babalara sormak gerek; içinde bulunduğu aile çevresi bu pisliklerden daha kötü olan; ailedeki olumsuz havayı teneffüs eden milyonlarca çocuk yok mu? Anne ve babalar, çocuklarının kişiliğinin sağlıklı oluşmasında ne derece olumlu hareket ediyorlar? Sormak gerekiyor... Anne ve babalar çocuklarının kanatlarını yoluyorlar; sonra çocuğa kartal gibi niye yükselemiyorsun diye hesap soruyorlar... Her gün çocuklarımıza; "yalan söyleme, doğru ol, bu hareket kötüdür, günahtır, ayıptır" gibi nasihatlerde bulunan bizler; her an birbirimizi aldatmakla hayatımızı idame ediyoruz. Konuşmalarımızda doğru cümleler bulmak çok zor... Günah, yanlış gibi kavramlar bütün güzelliklerin yerine geçmiş; yanlışlarımız artık doğrularımız olmuştur.
Çocuklarımıza; "Kimseyi incitmeyin, kindar olmayın, hoşgörülü olun." derken etrafımıza kin kusarak, insanların açıklarını arayarak; insanları kırıp dökerek hayatımızı sürdürürüz. Ve çocuklarımız hayret ederler; anne ve babalarının kendilerine kötü ve günah diye gösterdikleri şeyleri nasıl olup da bizzat kendilerinin işlediklerini anlayamazlar. Bu durum çocuğun ruh dünyasını altüst eder ve çocuk anlar ki; anne ve babaların sözleri Musa'yı andırır; davranışları ise Firavunu. Artık çocuklar; anne ve babalarının sözlerine güvenmezler. "Bunu yapın, şunu yapmayın!" türünden nasihatlere aldırış etmezler...
Sonuçta; anne ve babalar çocuklarının daha küçük olmalarına rağmen kendilerine asi olmalarından şikayet ederler... Halbuki çocukların bu hale gelişine kendileri neden olmuşlardır; ama hiçbir anne ve baba bunun farkında olmaz... Anne ve babalar çocuklarının yanında öyle davranmalılar ki, çocuklar onların güzelliklerini görerek; anne ve babalarını sevmeye başlasınlar...
Bugün çoğu anne ve baba; çocuğun yanında kavga eder; dedikodu yapar; onu bunu çekiştirir; konuşma ve davranışlarında nezakete dikkat etmez... Maalesef bugünün çocukları Gençlik çağına kadar böyle feci ortamlarda büyürler; ondan sonra da anne ve babalar çocuklarının niçin isyankar olduklarını sorarlar; bu duruma şaşarlar... Aslında anne ve babalar bilmeyerek yarının başarısız insanlarını yetiştirmek çabasındadırlar. Anne ve babalar çocuklarını pembe hayallerle büyütürler; onların zenginlik getirecek bir iş sahibi veya zengin olabilecekleri şartları hayal ederler; sevgiye inanırlar; ama hayatlarında sevginin izi yoktur; zengin bir kız veya zengin bir koca ararlar çocuklarına. Böylelikle annelik ve babalık görevini en iyi şekilde yerine getirdiklerine inanırlar. Böyle yetişen çocuklar hayattan hep isterler; hiçbir zaman hayata bir şey vermezler. Çoğu genç hayata; riyakar, saldırgan, menfaatçi, yalancı olarak atılır. Hayatın anlamını bu kavramlarda arar...
Şimdi de bazı evlerimizdeki doğru davranış şekillerini görelim:
Bu tip anne ve babalar çocuklarını doğmadan yetiştirirler Hamilelik döneminde bile çocuğun kişiliğinin oluştuğunu unutmazlar. Sağlıklı bir aile ortamında yetişen bir insanın hayat karşısında başarısız olması mümkün değildir. Anne ve baba çocuklarına;
Sosyalleşmeyi, işbirliğini, kendiyle barışık olmayı, arkadaş canlısı, duygusal açıdan dengeli, uyumlu, mutlu olmayı salık verir, kendine güven duygusu aşılarlar. Bu özellikleri kendinde toplayan bir bireyin başarısız ve mutsuz olması düşünülemez. Başarılı bir anne ve baba, çocuğunun, model alarak öğrendiğini bilir. Çocuğun yanında çocuğun ahlâk ve ruh dünyasını sarsacak davranışlardan kaçınırlar. Anne ve babanın kontrolünde sevmeyi saymayı, okumayı, sevgiyi öğrenen bireylerin çoğalması, toplumdaki başarılı insanların sayısını arttıracaktır. Birey psikolojisinden anlayan anne ve babalar; çocuklarının ilgilerini, beklentilerini nelerden korktuklarını neleri sevdiklerini nelerden hoşlanmadıklarını iyi tespit ederler ve çocuklarına ona göre davranırlar. Bu yaklaşım içinde olan anne ve babalar çocuklarını kabiliyetleri yönünde kanalize ederler. Severler ve sevginin gücünü kullanırlar. Böyle bir aile ortamı her zaman başarı ve mutluluğu birlikte getirir. Umudumuz; başarının en önemli temeli olan aile sisteminin hep bu güzelliklerle gelişmesi yönündedir.
Sonuç olarak; çocuğumuzu tam olarak tanımadan, keşfetmeden onu gerçek anlamda geliştirip yetiştirmemiz ve başarılı bir birey yapmamız mümkün değildir. Bizler çocuklarımızın başarılı ve mutlu olmasını istiyorsak onlara; sevmeyi ilgiyi ve bütün güzellikleri öğretmeliyiz.
O zaman ailemiz çocuğumuzun başarısını hazırlayan en önemli etken olacaktır. Unutmamalıyız ki; çocuğumuzun mutluluğu da mutsuzluğu da bize endekslidir.
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]


Bu makale şu konularla ilgili olabilir : - - -
BAŞARI VE AİLE ORTAMI başlıklı  tarafından yazılan yazı 3499 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bir Yorum Yazın

 
3+2 İşleminin Sonucu