Ben çalışkan olmak istiyorum, ben kariyer yapmak istiyorum, ben insanların gıpta ile baktığı bir meslekte hayatımı sürdürmek istiyorum, ben gerçekten yaptığım işi severek yapmak istiyorum mu diyorsunuz? O zaman niçin yerinizde duruyorsunuz? Şarkıda geçtiği gibi un, yağ ve şeker varsa o zaman niçin helva yapmıyorsunuz?
Gençler! Lafla peynir gemisi yürümüyor. İnsanın konuşmasına bakmazlar hal ve hareketlerine bakarlar. Ne diyor Ziya Paşa:
Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(Bir insanın 'Ben akıllıyım, ben mükemmelim, ben çok çalışkan öğrenciyim...' gibi sözlerine bakıp da aldanmayın. O insanın ortaya koymuş olduğu bir esere bakın, ondan sonra o insan hakkında hüküm verin.)
Konuşmaya gerek yok. Yapacağım, edeceğim demeye de gerek yok, yap ve 'İşte eserim.' de... Şunu da unutmayalım: Isıracak it dişini göstermezmiş. Çalışkan olmak isteyen bir insan 'Çalışacağım.' demez, çalışır ve çalışkanlığını karnede ve sınavlarda belgelerle ispat eder.
Gerçekten, seven bir insan sevdiğine kavuşmak için akla hayale gelmedik yollardan geçerek sevgilisine kavuşur. Onun için Ferhat olur dağları deler, Mecnun olur çöllere düşer, Tahir olur zindanlarda çürür.
Sevgi eylemdir, ateştir; dudakta veya kâğıt üzerinde değildir. Üniversiteyi ya da başarı ile ilgili her şeyi seviyorum diyen bir insanın saatlerce televizyonun karşısında çakılı kalması mümkün değildir. Demek ki sen televizyonun karşısında oturmayı üniversiteyi kazanmaktan daha çok seviyorsun ki ona, o kadar zaman ayırıyorsun.
Bugünlerde de özde-sözde muhabbeti yapılıyor. Konu ile ilgili yaşanmış ilginç bir olayı anlatmak istiyorum:
Yıllar önce Paris'te dünya çapında bir mühendisler toplantısı yapılır. Çeşitli konuşmalar yapıldıktan sonra, toplantıya ara verilir. Herkes birbiri ile tanışırken bizim Türk mühendisin yanına Fransız bir mühendis gelir.
Tanışmadan sonra Fransız, Türk'e şöyle bir soru sorar:
- Ben devamlı insanların psikolojik yönlerini merek ederim ve merakımdan dolayı bu konuda çok kitaplar devirdim. Artık öyle bir hale geldim ki insanların yüzüne baktığım anda, iç dünyalarını, yani mutlu mu mutsuz mu olduklarını anlayabiliyorum. Toplantıda herkesin yüzünü inceledim. Sadece senin yüzünde mutluluk tablosunu gördüm. Bunun sebebini sana sorduğumda bana hemen İslam diyeceğini biliyorum.
Boşuna bana bunu deme çünkü ben binlerce Müslüman'la tanıştım; sendeki rahat yüz ifadesi onlarda yoktu. Sizin onlardan farklı olan yönünüz ne?
Bunları sükûnetle dinleyen bizim mühendis cebinden bir kâğıt çıkarıp üzerine 'ateş' yazar. Fransız'a sorar 'Kâğıdın üzerindeki ateş yazısı kâğıdı etkiliyor mu? Yani kâğıdı yakıyor mu?' Fransız 'Hayır' deyince, bu sefer cebinden çakmağı çıkarır ve kâğıdın ucunu ateşleyerek kâğıdı yakar. Bunun sonunda şu açıklamayı yaparak huzurunun ve mutluluğunun kaynağını ortaya koyar:
- Bakın Beyefendi! Sizin daha önce tanıştığınız binlerce Müslüman üzerinde 'ateş' yazılı kâğıt gibidir. Sadece onların kimlik kartlarında 'İslam' yazılı, onlar sözleriyle Müslüman olduklarını söylüyorlar. Özleriyle İslam'ı yaşamazlarsa nasıl mutlu olacaklar. Benim kâğıdımda ateş yazmıyor, benim kâğıdım yanıyor. Ben İslam'ı yaşamaya çalışıyorum. Yaşadıkça da huzurum ve mutluluğum artıyor. Aynı bunun gibi 'Çalışkan olmak istiyorum.' deyip yatmayacağız.
Gerçekten istiyorsak ateş olup yanacağız ve 'Ben buyum.' diyeceğiz. Bununla ilgili şu sözü bir kâğıda yazıp masanızın kenarına, yok yok beyninizin bir kenarına yapıştırın:
‘İyi olmak isterseniz iyi olacaksınız. Bilgili olmak isterseniz bilgili olacaksınız. Ne var ki bu şeyleri gerçekten istemelisiniz. Onları, özellikle onları istemeli ve aynı değerde bunlarla bağdaşmayan yüz' lerce şeyi istememelisiniz’ William James
Bu makale şu konularla ilgili olabilir :
tutkulu -
ateşli -
hırslı olmak -
HER ŞEYE SAHİP OLMA TUTKUSU
başlıklı Cemal KONDU
tarafından yazılan yazı 2853 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı