• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ, DERSE NASIL ÇALIŞILIR?

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ, DERSE NASIL ÇALIŞILIR?
Disleksi
Share on Tumblr

Öğrencilerin birçoğunda ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Buna şu örneği verebiliriz: Çevresinden, arkadaşlarından devamlı olarak matematik dersinin zor olduğunu duyan öğrenci, bu derse önyargıyla yaklaşır. Girdiği matematik sınavından da zayıf alırsa şunu söylüyor: ‘Ne yaparsam yapayım matematikten başarılı olamayacağım.’ Bundan sonra da matematik sınavlarına hiç çalışmıyor ve hep zayıf alarak bu düşüncesini iyice pekiştiriyor.

‘Öğrenilmiş çaresizlik’ ile ilgili şu hikâye meşhurdur: Köpekbalığını ortadan cam bölme ile ayrılma büyük bir akvaryuma koyarlar. Diğer tarafa da küçük balıklar koyarları Acıkan köpekbalığı, küçük balıkları yemek için her hamle yapışında burnu cama çarpar. Bunu yüzlerce kez yapınca, artık hiç hareket etmez olur. Bu arada camı kaldırırlar, öbür taraftaki balıklar köpekbalığının önünden geçer. Fakat köpekbalığı ağzını açıp da yemez ve açlıktan ölür. Köpekbalığının ümidi tükenmiştir, çaresizliği öğrenmiştir; halbuki şartlar değişmiş; ağzını açıverse karnını doyuracaktır...

Eskiden matematiği kavrayamamıştın ama şimdi şartlar çok değişmiş olabilir. Yeniden bir kere daha, bir kere daha değişik şekillerde dene.

Üniversite sınavına kazanamayan öğrenciler, bir işte başarısız olanlar bir kere daha denemeyi düşünüyorlarsa kendilerine bir reçete yazmalarını tavsiye ediyorum. Evet elinize kalem, kağıt alın ve sakin bir odaya geçin, başka hiçbir şey düşünmeyin. Kağıdı önünüze koyun ortadan kalemle ikiye ayırın. Birinci bölümün üstüne ‘Ne yaptım da kazanamadım!’ yazın. Altına bunları madde madde yazın:

 Örnek:

 1.   İnternete gittim de kazanamadım.

 2.  Spor programlarına baktım da kazanamadım.

 3.  Sabah namazından sonra yattım da kazanamadım

 ikinci bölümün üstüne ‘Ne yapmadım da kazanamadım.’ yazın. Altına bunları madde madde yazın:

1. Hakkıyla konulara çalışmadım kazanamadım...

 2. Günde 300 soru çözmedim de kazanamadım vb.

 Geçen yıl 2006-Sbs üçüncüsü, sıvacılık yapan bir babanın oğlu olan Ümit Yılmaz, dershaneye gitmeden, kendi imkânları ile kazanmış. Üç yıl önceki üniversite sınavı birincisi, birinciliğini köyünde patoza sap atarken öğrendi. Buna benzer yüzlerce örnek var...

‘Sadece 'Duyduklarınızı, dinleyerek öğrenmek' bile, bir profesör gibi bilgilenmenize yetebilir.

 Bir öğrenci, mümkünse en önde oturmalıdır ki öğretmenini daha iyi dinlesin. Genel olarak çalışkanlar en önde otururlar.

 Şunu da unutmayalım; her şey okul değildir. Dünyada birçok insan, okul yüzü görmeden kitleleri peşinden sürüklemiştir.

Hiç okula gitmemiş ünlüler:

Peyami Safa (Edebiyatçı)

Charles Dickens (Romancı)

Thomas Edison (Mucit)

Maksim Gorki (Rus Edebiyatçısı)

Mark Twain (Edebiyatçı)

 Diploma alamayanlar: 

Nazif Zorlu (Zorlu Holding'in sahibi)

Jack London (Amerikalı yazar)                                           

Aşık Veysel
(Halk ozanı)

Genelde öğrenciler zor diye sayısal bölümü sevmezler. Hâlbuki şöyle düşünseler sevmeleri mümkün olabilir: En popüler meslekler genelde sayısal bölümde. (Tıp, dişçilik, mühendislikler, mimarlık vb.) Üstelik girenler de diğerlerine oranla daha az. Herkese zor olan, bana da zor olacak, o zaman değişen bir şey yok.

Üniversite sınavı 2006'da Fen Bilimleri -1 testinden 77.980 aday sıfır puan alırken, bu testten soruların tümünü sadece 89 aday yapabildi. Buna karşılık en başarılı olunan bölüm Edebiyat -Sosyal Bilimler oldu. Herkes kolayı seçince, kolay zorlaşıyor. Az kişi zoru seçince zor kolaylaşıyor bunu unutmayın.

Konuyu anlatırken sınıfta uçan sineğin sesi, beni rahatsız eder. Lise ikilerde derse girerken 30 kişilik eşit ağırlık sınıflarında istediğim şekilde ders işleyemezdim. Çünkü öğrencilerin çoğunluğunda gerçek manada  düşüncesi olmadığı için ders dinlemezdi. Hatta okulla bağlantısı olmayan öğrenciler, eşit ağırlığa toplandığı için derslerde rahat durmazlar, devamlı öğrencileri ve öğretmenleri rahatsız ederler. Bunun yanında 55 kişilik sayısal sınıfta, hiç ses çıkmaz, derslerde bir saniyeyi dahi kaçırmadan ders işlerdim. Diğer sınıfta 10 test çözmeden süre biterken, burada 30 testi rahat çözerdik. Bundan dolayı, eğer öğrenci fenden nefret etmiyorsa, alacık yapacağına inanıyorsa fen sınıfını seçmesini tavsiye ederim. Bu konuda da ısrarcı olmamak gerekir. Ben lise ikide iken ağabeyimin zorlamasıyla fene geçmiştim; fakat yıl sonunda fen grubu derslerinden düşük notla geçtim. Lise üçte sevdiğim bölüm olan edebiyata geçtim. O sınıfın çoğunluğunun dersle alakası yoktu. Sınıfta üç kişi devamlı test çözerdik, üçümüz kazandık.

‘Düşüncelerine hâkim olamayanlar, kısa zaman sonra davranışla' rina da hâkim olamazlar.’ Thomas Wilson

Karar vermeye çalışırken fikirler bir oraya, bir buraya gider. Karar veremeyen insan, hiçbir yol kat edemez. Bilinçaltı sürekli olarak bilinçten gelen emirleri yerine getirir. Bilinçaltı bilinç tarafından inanılan her emre yanıt verir. Kararsızlık olursa, her dakika fikir değiştirilirse, bilinçaltı karmaşaya düşer. Bir emri yerine getirmeden yenisi gelir, ayak uydurmaya çalışır ama yapamaz. Sadık bir hizmetçidir ama bu durumda ne yapacağını bilemez.

Kesin kararlar vermeyi öğrenmeliyiz, insana seçme hakkı verilmiştir. Kullanıp kullanmamak kendisine bağlıdır. Yanlış seçim yapmaktan korktuğumuz için seçim yapmaya çekinirsek bilinçaltının eli kolu bağlanır, çıkmaza girer ve hiçbir şey başaramaz.

 Düşünebildiğiniz, inanabildiğiniz ve güvenle 

Şu anda hedefim nedir? Hedefim gerçekleştiğinde hayatım hangi yönlerden farklılaşacaktır? Hedefim gerçekleşmediğinde neler olabilir Nasıl bir hayatı yaşamak isterdim?

İnsan;

Okuduklarının % 10'unu,

işittiklerinin % 20'sini,

Gördüklerinin % 30'unu,

Görüp işittiklerinin % 50'sini,

Yaptıklarının % 100'ünü hatırlar.


Bir insanın öğrenmiş olduğu bilgilerin duyulara göre dağılımı şöyledir % 83 görme, % 11 işitme, % 3.5 koklama, % 1.5 dokunma, % 1 tatma

Ders çalışırken kesinlikle patinaj yapmayın. Yolda giderken araba patinaj yapmaya başlayınca, iyi şoför hemen gerekli tedbirleri alır. Araba ya, tekerlere zarar verdirmeden bir daha patinaj yapmadan orayı çıkar.

Ders çalışmasını bilen öğrenci de takıldığı yerde sürekli kalmaz. Saatlerce bir soru üzerinde patinaj yapmaz. Eğer yaparsa; motor, teke ısınır, yıpranır. O rampayı bir daha çıkmayı göze alamaz. O soru gözün de büyüyerek o konudan soğur. Bundan dolayı, bir öğrenci bir sorudu takıldığı anda, hemen o konuyu iyi anlatan bir kitabı eline alacak bi kere daha okuyacaK, o soruya paralel çözümlü testler çözecek. Şunu bir kere daha söylüyorum: Bir konuya, bir kelimeye ne kadar zaman ayırırsan o kadar fazla aklında kalır. Zor ulaşılan şeyin daha değerli olması gibi. Çözümlü testi çözerken sorunun altını kapatacağız, çözmeye çalışacağız çözemezsek, o zaman bakacağız ki daha iyi öğrenelim.

Çalışma odamızda, zihnin dikkatini bir tarafa yönlendiren posterle: bulunmamalıdır. Sevdiği takımın posteri bulunan bir öğrenci, poster her gördüğünde o takımın en son maçını düşünmeden edemeyecek tir. Yenilmişse, yediği gollerin görüntüsü ve arkasından onun verdiği üzüntü psikolojisini etkileyecektir. Yendiyse, attığı gollerin görüntüsü ve arkasından onun verdiği sevinçle hayallere dalacak, yarın okuldaki arkadaşlarına söyleyeceği sözleri düşünecektir. Her ikisinde de dersten kopacaktır. Bundan dolayı dikkati dağıtacak hiçbir şeyin çalışma odasında bulunmaması gerekir.

Bunların yerine, insanı motive eden sözler yazılıp aşılırsa, idealinizdeki meslekte çalışan bir insanın fotoğrafı aşılırsa ya da bunları çağrıştıran semboller duvarlara yapıştırılırsa dersinize daha sıkı çalışıp, başarılı olma grafiğiniz yükselir.

Tam anlayamadığınız konuların adlarını bir kağıda yazıp, devamlı görebileceğiniz bir yere asın. Bu konulara tek tek çalışın. Her öğrendiğiniz konunun üzerini çizin. Böylece bütün konuları öğrenmiş olursunuz.

Eğer mümkünse, çalışma odanızda sadece çalışın. Uyumayın, yemek yemeyin, müzik dinlemeyin, televizyon seyretmeyin, hatta cep telefonu ile konuşmayın çünkü bu oda da girdiğinizde beyniniz sadece ‘Ders Çalışma’yı düşünsün: Başka şeyleri yapabilirim diye, sağa sola kayarak konsantresi bozulmasın. Bu mümkün olmuyorsa ‘Çalışma Masanız’ da bunu uygulayın. Yani masanın başında iken ders dışı hiçbir faaliyet yapmayın. NLP'de buna ‘Çapa Atma’ diyorlar. Zihnimizin istenilen konuya yönelmesini istiyorsak, bir iş sahasında sadece o işi hatırlatacak, o işle ilgili materyaller kullanmalıyız.Yatarak ders çalışmayın çünkü yatmak uykuyu çağrıştırır. Bunun yanında vücut rahat ettiğinden kendiliğinden uyku gelir. Mümkünse oturduğunuz sandalyede döşeme bulunmasın ki sert yere oturduğunuzdan uykunuz geç gelsin.

Cep telefonu olmayan öğrenci yok sayılır. Günümüzde en fazla zaman harcayan bir eşya da cep telefonudur. İradeniz kuvvetliyse, üniversiteye gidinceye kadar kullanmayın. Kullanırsanız da ders çalışırken kapatın. Tam bir konu üzerine yoğunlaşırsın, telefonun çalar. Arkadaşın gereksiz bir mesaj atmıştır ya da fındık kabuğunu doldurmayan bir şeyler söyler. Sonuçta bir çuval inciri berbat eder. Telefonu kapattığın ilk günler, arkadaşların sana kızabilir ama içinden de kararlılığın karşısında takdir eder. Ders çalışırken bir arkadaşın ziyaretine sık sık gelirse, ‘Haydi beraber şu konuya çalışalım.’ de ve hemen konuyu aç, ona soru sor. Şu formülleri beraber ezberleyelim de ve hemen eline kağıt tutuştur. Bu şekilde bir şeyle karşılaşacağını bilen bu arkadaşın bir daha gelmeyecektir. Bunları yapamıyor san onun isteğine uyup internete, sinemaya gidersen, bir işi yarım yapacağına hiç yapma daha iyi... Okulu bırak; git internette çalış. Bu da olmayacağına göre, hadi dersinin başına...

Televizyon düğmesine basıncaya kadar kontrol bizim elimizdedir. Bastıktan sonra kontrol televizyondaki sanatçıların eline geçer ve onların istediği şekilde hareket etmeye başlarız. Onlar da şunu kesinlikle demezler: ‘Haydi televizyonunuzu kapatın da biraz ders çalışın. Yeter izlediğiniz.’ Bundan dolayı kontrolümüzü onların eline vermeyelim.

Ders çalışırken kesinlikle müzik dinlemeyeceğiz ve televizyonu kapatacağız. Bazı gençler ‘Ben müzik dinleyerek konuları daha iyi öğreniyorum.’ diyorlar. Bilim adamlarına göre bu imkânsız. Çünkü beyin bir anda sadece bir şey üzerine yoğunlaşır. Diğeri geri planda kalır. Sen bir anda ikisini de kavrıyorum dersin ama beynin öyle demiyor. Bir de müziksiz ders çalış, sonra aradaki farkı gör.

Rus Bilim Adamı M. Şahanov, ‘Medeniyetlerin Yanılgısı’ adlı kitabında bakın neler anlatıyor: ‘Günümüzde en tehlikeli şey, insanın müzik vasıtasıyla tahribidir. Bir zamanlar Hitler'e sormuşlar: ‘Doğuda fethettiğimiz ülkelere nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?’ Şu cevabı vermiş: ‘Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinleteceğiz. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermemek lazım. Çünkü manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler.’

Müzik dinlemek yerine kitap okumalıyız.

Bilim adamları ispatlamıştır ki, insanlara devamlı tahrik edici müzik dinletildiği vakit, beyinleri çalışamaz hale geliyor. 1986'da Kazakistan'da bir kız KGB'nin bazı sırlarına vakıf olur. KGB bu kızı yakalayıp, bir müzik odasına alır. Tavandan, tabandan, duvardan, hatta oturduğu sandalyeden her taraftan çeşitli müzikleri üç gün boyunca yoğun şekilde dinletir. Sonra kızı evinin yolu üzerindeki otobüs durağına bırakırlar. Kız evine gitmesi gerektiğini bilir fakat gideceği yeri hatırlamaz. Kız KGB'nin kapısına gelip, ‘Hafızama ne yaptınız? Beni adresime götürün.’ diye yalvarır. Müzik insanı gaflete düşürmekte, uyuşuk yaşatmaktadır.

Derse çalışırken belli yayınevlerinin çıkarmış olduğu ders CD'lerini alıp izlerseniz, çok faydasını görürsünüz. Anlayamadığınız konuyu alın, akşamleyin çayınızı yudumlarken özel öğretmeniniz size o anlamadığınız konuyu tekrar tekrar anlatsın. Bu şekilde dershaneye gitmeden bilgisayar mühendisliğini kazanan öğrenci duydum. Üstelik dershane fiyatlarının onda biri bile değil.

Mutlaka üç değişik kaynak alın çünkü her bir kaynağın yazarı farklı olduğundan üslupları da farklıdır. Bir öğretmenden bir konuyu ‘A’ adlı öğrenci çok iyi öğrenir ama ‘B’ adlı öğrenci hiçbir şey öğrenemez. Burada da böyledir. Her yiğidin yoğurt yiyişi vardır. Bir konunun değişik yönlerden anlatım teknikleri vardır. Matematik-Fizik-Kimya derslerinde bu daha fazladır. Bazen, dil bilgisinden bir konuyu anlatırken bir öğrencim kalkıp ‘Hocam şu şekilde de doğrudur, değil mi?’ dediğinde ben şaşırarak ‘Daha önceden duymadığım bir yöntem, nereden öğrendin?’ diye sorduğumda bana bir kaynak adını söylüyor. Bir kitaptan anlayamadığını diğerinden anlayabilirsin, ikincisi bazı konuların alt birimleri bazı kitaplarda olmayabiliyor. Senin aldığın kitapta bu yoksa, senin böyle bilgilerden haberin bile olmadan sınava girersin.

Bir gün sbs Türkçe konusundan bir bölüm aklıma takılmıştı. Bir kitapçıya girdim. Meşhur kaynaklara tek tek baktım. Hayret ettim, aradığım konu hiç birinde yoktu. 

Her kitabın örnekleri farklıdır. Sen sadece olaya bir bakış açısıyla bakarsan diğer taraflarını göremezsin. Belki asıl olay, o tarafta olmuştur. Diğer tarafı görmediğinden dolayı ‘En iyi bakış yeri benim bulunduğum yerdir.’ dememen için diğer kitaplardan, kaynaklardan mutlaka istifade edin. Bir saat özel derse vereceğiniz parayla bir kitap alın yıllarca çalışın. Aldığınız kitabı arkadaşlarınızla değiştirerek çalışabilirsiniz.

Şunu aklınızdan çıkarmayın. Coğrafya-Tarih gibi derslere çalışırken mutlaka yanınızda harita bulunsun ve konuda geçen o yerleri harita üzerinden bulun. Çünkü fotoğraf akılda daha iyi kalır.

Yeni ders kitaplarını görmüşsünüzdür, aşırı derecede resim koymuşlar. Bunun nedeni insanın gördüğü bir şeyi, kolay kolay unutamamasıdır. Şimdi kendi zihninizi bir yoklayın. Hafızanızda trilyonlarca hatta katrilyonlarca fotoğraf vardır. Hayır abartmıyorum. Fotoğraf bir salisenin ekran veya kâğıt üzerine dondurulmuş haline denir. Şimdi dünkü hayatınızı sabahtan akşama kadar düşününüz. Bütün yaşadıklarınız bir film gibi gözünüzün önünden akacaktır. Karşılaştığınız insanların simalarını hatta o anda seslerini ve o ortamda farklı bir koku varsa onu dahi hatırlayacağız.

Şimdiye kadar binlerce saat televizyon seyretmişizdir. Bütün bu görüntüler, beynimizin bir yerine kodlanmış kullanılmayı veya hatırlanılmayı bekliyor. Bu görüntülerden küçük bir kısmını başka bir yerde gördüğümüz anda hemen bir yerlerden bunu hatırlamaya çalışırız. Tıpkı üzeri küllenen bir kor gibi hafiften üzeri üflendiğinde ateş yeniden yanacaktır. Bundan dolayı ne zaman bir ders çalışsak o konunun fotoğraf ve resimleri varsa mutlaka bakacağız, yoksa o konuyla ilgili beynimizden bir resim çizip o resimle beraber o konuyu beynimize kodlayacağız ki kolay unutmayalım.

Örnek vermek gerekirse: Malazgirt Savaşı 1071, Alpaslan (1071 tarihinde Alpaslan beyaz bir ata binmiş Malazgirt Savaşı'nın yapılacağı meydanda dolaşıyor.) Basketbolü çok seven bir öğrenci beynine şöyle kodlayabilir. (Alpaslan Malazgirt basketbol maçında Diyojen'i 1071, tam 61 puan farkla yenmiştir. İstediğiniz şekilde kodlayabilirsiniz. Sizden başkası bunu bilmeyeceği için ne kadar saçma olursa olsun fark etmez.)

Derse çalışırken bilgiyi akılda tutmanın bir yolu da, o konu veya problemle ilgili bilgileri hayal kurarak rasgele kodlamaya çalış. Saçma sapan olabilir, önemli olan o bilginin aklında kalması. Ben bu tekniği lisede uyguluyordum. Kimseden de öğrenmemiştim. Başkasına da söylemeye çekmiyordum: ‘Saçmalıyorsun’ derler diye. Kendimin bulup da başkasına söyleyemediği bu bilgiyi ‘Öğrenme Teknikleri’ adı altında NLP kursunda bize öğretmeye çalıştılar. Lisede tarih dersinde kullandığım bir örneği size de anlatayım: Bursa'nın plaka numarası 16... Cenab-ı Allah'ın 99 adı var (16 99).

Bursa'nın Uludağ'ı volkanik bir dağdır. Volkan patlayıp aşağıya doğru verimli arazinin üzerine LAV akmaya başlayınca, arazi verimsizle-şip halk maddi olarak gerilemeye başlıyor. Burası aynı zamanda kayak merkezi, çok kar yağıyor. Şimdi toparlayalım. Osmanlı 1699 tarihinde KARlofça antlaşmasını imzalıyor. İlk TOPRAK kaybettiğimiz aynı zamanda duraklamanın bitip, GERİLEMEYE başladığımız Lehistan'ı, Arnavutluk'u, Venedik'i kaybettiğimiz antlaşmadır.

Kaybettiğimiz toprakların ilk harfleri, LAV'ı meydana getirmektedir.
Bunları duymuşsunuzdur:

Sert sessiz olan harfler: ‘Fıstıkçı Şahap’ kelimelerinin ünsüzleri...

İsim filler: ‘Mayışmak’ -me,-ma,-ış,-iş,-uş,-üş,—mek,-mak

Sıfat filler: Anası mezar dikecekmiş.’

-an,-en,-ası,-esi,-mez,-maz,-ar,-er,-dık,-dik,-duk,-dük,-tık,-tük,-ecek,-acak,-mış,-miş,-muş,-müş,

‘Gözün bir anda gördüğünü, dil yüz yıl söylese anlatamaz.’ Mevlana

Büyük oğlum 'Adi Denizde' adlı belgeseli izliyordu. Ben de başka bir şeyle ilgileniyordum. Belgeselin sesi ister istemez kulağıma geliyordu. Şunları duydum: ‘Güneşin ışınları denize geldiğinde mavi, yeşil, kırmızı, sarı olarak derinliklere iner. İlk önce sarı, sonra yeşil ve kırmızı renkler kaybolur; geriye yalnız mavi kaldığı için deniz mavi görünür.’

Ben bunları duyunca, çocuğun aklında iyi kalsın diye sordum:

-    Hasan hangi renkler ilk önce denizde kaybolur?

-    İlk önce sarı, sonra kırmızı ve yeşil dedi.

-    Oğlum iyi dinlememişsin, sarı, yeşil ve kırmızı. Bilmediğin konularda ısrar etme, dedim.

Hemen bilgisayardan görüntüyü geri aldı.

-    Baba bak denizin  altındaki renklerin  kaybolma  sırasına,  dedi.

Hasan'in dediği doğru çıkmıştı.

-    Bu nasıl aklında kaldı? Ses mi aklında kaldı? Yoksa o görüntüler mi? diye sordum.

-    Denizin altındaki renklerin kaybolma sıraları gözümün önüne geldi, dedi.

Bundan dolayı öğreneceğiniz bilgileri beyninizde resimlerle destekleyin. Buna bir örnek: Yaşlı, ak sakallı, Bir Adam Yaratamayan Reis Bey, elindeki tohum ile oynayarak, çile dolduruyordu. Babıali'nin yanındaki yılanlı kuyuyu hatırlayınca, kendini çöle inmiş zannetti.

Burada Necip Fazıl Kısakürek'in bazı eserleri bulunmaktadır. Necip Fazıl, son çektirdiği fotoğraflarda beyaz sakallıdır.

Tiyatro eserleri şunlardır: Bir Adam Yaratmak, Reis Bey, Tohum.

Şiirlerini topladığı kitabının adı: Çile.

Anı kitapları: Babıali, Yılanlı Kuyudan.

Eleştiri kitabı: Çöle İnen Nur.

Bunlardan başka daha birçok kitabı vardır. Bunlar en ünlüleridir. On tane rasgele kelime verelim: Saat, kalem, sinek, Mersin, limon, bebek, kaşık, yastık, fiş, pencere.

Şimdi bu kelimeleri sırasıyla ezberlemek için aklımızdan bir şeyler uyduralım. Ben böyle uydururum da sen tamamen farklı uydurabilirsin.

‘Sevdiğime 'saat' aldım. Üzerindeki kutuya 'kalem'le adresi yazarken 'sinek' kondu. Cebime koyup 'Mersin'e giderken yolda 'limon' toplayan, arkasında 'bebek' bulunan kadın gördüm.  Elimdeki alışveriş 'fiş'ini incelerken bir yandan da 'pencere'den dışarı bakıyordum.’

Şu anda aklıma bunlar geldi. Aslında daha kısa bir cümle olması gerekir.

Uzun düşünürsem, kısaltabilirim.

Çerez yemekten zevk aldığınız gibi test çözmekten de zevk almaya çalışın. Her bir testin karşılığında ileride çerez yiyeceğinizi düşünebilirsiniz. Haydi çerez yemeye, yani test çözmeye!

‘İlim hazinedir, anahtarı ise soru sormaktır.’ Hadis'i Şerif

‘Ben insanın soru somasından, akıl seviyesini anlarım.’ Hz. Ömer

Anlayamadığınız konuları, mutlaka öğretmenlerinize söyleyin. Yeniden anlatmalarını rica edin. Sıkılmaya gerek yok, herkes senin gibi, hatta senden daha kötüdür. Evde çözemediğiniz bir soruyu, okulda öğretmeninize sormaktan çekinmeyin. Hatta evinizin yakınındaki bir okula gidip soru sorsanız, hiçbir öğretmen ‘Git kendi okulundaki öğretmene sor.’ demez. Rasgele bir dershaneye gitseniz yine sorunuzun cevabını öğrenebilirsiniz. Yeter ki ilim âşıkları olun, sizi seven çok olur.
‘Güzel cevap her zaman daha güzel soruyu sorana verilir.

Bizde çok soru sorana 'Meraklı Melahat' derler. Bakmayın öyle diyenlere. Demek ki onlar da 'işraksız Melahat.’ Gerektiği yerlerde soru sormaktan çekinmeyin.

‘Önemli olan, sorular sormaktan vazgeçmemektir. Merak, kendi var oluş nedenine sahiptir. İnsan sonsuzluğu, hayatı, gerçeğin o harikulade yapısını düşündükçe dehşet içinde kalmadan edemez. Her gün bu büyük esrarın bir zerresini anlamaya çalışmak da yeter. Kutsal merakı asla kaybetmemek gerekir.’

 Albert Emstem ‘ilmi yazarak bağlayınız.’ Hadis-i Şerif

 Her yerde bilhassa derslerde, 'Benim bunu yazmama gerek yok aklımda kalır.' diye düşünmeyin. Söz uçar, yazı kalır demiş atalarımız. Bir insanın zihninden dakikada ortalama 550 düşünce- kelime geçer. Bir insan bir dakikada ortalama 200 kelime dinler. Yine bir insan dakikada 30 kelime yazar. Bütün bunların yanında ortalama olarak bir insanın bir dakikada anladığı kelime sayısı 6'dır. Eğer sen bir konuyu bir saatte okuyup geçersen, 12.000 kelimeyi bitirirsin. Anladığın kelime sayısı 360, boşa giden kelimeler 11640 olacaktır. Okuduğun yeri dikkatli bir şekilde yazarsan, yani başka şeyler düşünmeden yazarsan, uzun süre harcarsın fakat öğrendiğin bilgi daha fazla olur. Beş saatten fazla zaman harcarsın bu arada da 1700'den fazla kelimeyi öğrenmiş olursun.

 

Bu makale şu konularla ilgili olabilir : - - - -
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ, DERSE NASIL ÇALIŞILIR? başlıklı  tarafından yazılan yazı 26195 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bir Yorum Yazın

  
 
3+2 İşleminin Sonucu