• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

Müzikle Tedavi

Müzikle Tedavi
Kişisel Gelişim
Share on Tumblr

Tarihsel olarak incelendiğinde büyüsel, dinsel, askeri ve eğlence amaçlı olarak kullanılan müziğin hastalıkların tedavisinde de kullanılmış olduğu görülür.
Eski çağlarda hastalıkların iyi edilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, bilgilerinin ve inançlarının ışığında, müziğin de hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş ve kullanmıştır, çünkü insanlar müziğin rahatlatıcı, yaşama renk katan ve insanın ruh sağlığında olumlu bir işlevi olduğuna inanmışlardır.
İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhi varlıklar önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır. Birçok toplumda hasta insan sağlığına kavuşmak için kendisini bazı güçlere sahip olduğu düşünülen sihirbaza, rahibe teslim etmiştir. Hastalıkların kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanılmıştır. Tedavi törenlerinde müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca rol oynamış, hastanın kötü varlık ve ruhlardan kurtarılması tedavinin temelini teşkil etmiştir. Ses, müzik de bu gizli varlıklarla haberleşmek için bir araç olarak görülmüş, ilaç, su ve otlar ise hastanın vücuduna girmiş olan bu kötü varlıklarla mücadele için kullanılmıştır. Bunların ancak sihirbaz - doktor tarafından danslar, şarkılar ve tütsülerle kullanıldığı zaman etkili olabileceğine inanılmıştır. Monoton bir ritim ile birlikte varlığın tepkisine göre hızlı, yavaş, yumuşak veya sert melodi ikna edici sözlerle övgülü şarkı ile müziğe refakat, müzikle tedavinin temelini teşkil etmiştir.
Giderek müzik, ninni ya da matem şarkısında olsun veya büyüyle karışmış bir törende olsun, ilkel insanların bütün gereksinimlerine cevap verecek biçimde girmişti. Avlanma, savaş, ekim, ürün kaldırma, gençlerin ergenlik çağına kabul törenleri, hastanın tedavisi, ölü gömme törenlerinin her birinin kendi dansı ve şarkısı vardı. Yapılan araştırmalara göre, ilkel insanın nazarında müzik o derece önemli idi ki, onun ilahi bir lütuf olduğuna inanılıyordu. Nitekim Mısırlılar, Çinliler, Grekler, Hintliler hatta Şamanist inanca bağlı eski Türkler, müziği cennetten gelme sayı-yorlar, dolayısıyla cenaze törenlerinin müzikli olmasına büyük özen gösteriyorlardı.
Eski çağlardan başlayarak güç kazanma, hasta efsunlama, doğum, başarı ve kazancı kutlama adına müziğin toplumda hep belirli bir rolü olmuştur. Din, felsefe-matematik, astronomi, folklor konusundaki eski bilgi kitapları müziğe önemli yer ayırır. Eski destan ve efsaneler, kutsal kitaplar müziğin gücü üzerinde dururlar.
Geçmişin müziğini gerçeğe yakın bir tarzda tanımak için kulak geleneği ve müzik yazısının analiz yolları vardır. Pek çok ulus, şarkılarının kulaktan kulağa, babadan oğla, ustadan çırağa bırakarak saklamıştır. Bu bağlamda, tıp uğraşı ile müziğin birikiciliği birbirlerine çok yakın benzer bir yol kat etmiş görülmektedir.
İnsanların genetik ve kültürel gelişmesi, onları birbirleriyle daha yakın ilişkiler içine sokmuştur. Müzik, insanlar arasında birliği ve kardeşliği yaratmakta yardımcı olması, insanların ruh sağlığını olumlu olarak etkilemesine vesile olur. Kısaca müzik insana, insanlığın gereksinimi olan birçok olguyu sağlar. Kendi kültürümüzde olduğu gibi, diğer kültürlerde de müzik, bir iyi niyetin diğer insanlara erişmenin bir ifadesidir.
Müziğin insanlar üzerindeki güçlü etkisi, doğrudan doğruya insanın duyum ve bilinçle ilgili davranışlarının merkezi olan beyni etkilemesindedir, çünkü insan beyni, çevreyle ilişkiyi sağlayan tek organdır.
Müziğin duygu yönüyle meydana getirmiş olduğu etkilerin toplanıp organize olduğu ve değerlendirildiği yer, beyindeki limbik sistemdir. Bu sistem, beyindeki davranış ve heyecanlarımızı, temel biyolojik dürtülerimizi, belleğimizi ve öğrenmeyle ilgili bazı yapıların nöral mekanizmalarını içerir. Sevinç, keder, heyecan gibi duygu ve davranışlarımızı etkileyecek onları yönlendiren çeşitli olaylar, beyindeki limbik sistemin organizasyonuna uyarak yaşamımızda değer kazanmaktadır. Bu nedenle etkileme gücü olan müzikal bir eser, limbik sistemin bu özelliklerini harekete geçirerek, bireyin motivasyonunda ve davranışlarında değişiklik meydana getirebilmektedir.
Hasta bireyin tedavisinde kullanılacak müzik, kendine özgü bir ‘müziksel uyarıcı’ dır. Bireyin ‘müziksel uyaranlara’ duyarlı duruma gelmesiyle ‘müziksel algılama’ oluşmaktadır.
Müziksel uyarıcılar insanın devinimsel yaşamına olan etkileri bakımından, devingenleştirici (hareketleştirici) uyarıcılar ve durağanlaştırıcı uyarıcılar olarak ifade edilebilir. Her müziksel uyarıcı her yerde, her zaman, her birey için hep aynı derecede uyarıcı olmayabilir. Bir müziksel uyarıcının uyarıcılık derecesi ortama, zamana ve bireye göre değişebilir. Örneğin; marşlar, dans müziği, oyun müziği gibi değişik türden müzik türleri bireylerin yaşamlarındaki devingenliği arttırıcı uyarıcılardır.
Yüzyıllar içinde filozoflar, hekimler ve müzisyenler, müziğin tepkisini oluşturan unsurları açıklamaya çalışmışlardır. Burada iki teori söz konusu olmuştur. Bunlardan biri, müziğin duygulara yapmış olduğu etki, ikincisi ise müziğin fizyolojik etkileri nedeniyle beraberinde oluşturduğu psikolojik etkidir.
Müziğin kendine özgü dili, yapısı ve anlatım öğeleriyle insanın duygu ve düşüncelerine seslendiği söylenebilir. İnsan tüm yaşamı boyunca doğadaki ses veren nesnelerle ilgilenmiş, nesnelerin görünüşlerinin yanı sıra, çıkardıkları seslere göre o nesneler üzerinde bir yargıya varmıştır. Böylece, sesleri tanıyıp anlamaya ve o sesleri kullanarak iletişim kurmaya çalışmıştır.
İnsan müzikle yalnızca iletişim kurmakla kalmamış, müziği psikolojik sorunlarını gidermek için de bir yardımcı araç olarak kullanmıştır. Böylece, müzikle tedavi ortaya çıkmıştır.
Müzikle tedavi, zihinsel özürlü veya emosyonel sorunları olan çocukların ve erişkinlerin psikolojik rahatsızlıklarını belirlemede, bunlara çözüm getirmede yol gösteren bir iletişim aracı olmuştur.
Müzik, tüm sanat dallan içinde en fazla sosyal olanıdır ve yüzyıllar boyunca ortak bir deneyimi oluşturmuştur. Sosyal fonksiyonu kişiyi bir katılımcı olarak veya grup içinde uyumlu ve düzenli davranışı oluşturmaktadır. Müziğin grup psikoterapisi için ideal bir araç olduğu konusunda fikir birliği mevcuttur.
Müzik, bir kültürün sembolik anlatımı veya bir grubun yaşam biçimidir. Bir ulusal milli marş, ulusal bir topluluğun bütün üyelerine ait bir semboldür. Burada grup içerisindeki üyelerin ırkları, politik durumları veya inançları dikkate alınmamaktadır. Müzik karşısında verilen bazı fiziksel karşılıkların kendiliğinden kontrolsüz reflekslerden oluştuğu bilinmektedir. Örneğin; müzik dinlediğimizde aniden hızlanan bir pasaj sırasında nefes almamızın hızlandığını kaydedebiliriz. Bunlar arzu edilmeyen reflekslerdir.
Yüksek veya alçak ses yüksekliği bir sinirsel gerilim veya gevşeme şeklinde etkili olmaktadır ve bu etki daima müziğin genel karakterine bağlı olmaksızın gerçekleşmektedir. Aşırı hız veya ses yoğunluğu sinirlerin aşırı uyarılmasına neden olabilmekte ve fiziksel ağrılı bir durum da oluşturabilmektedir. Yaklaşık, 70-80 desibel üzerine çıkan titreşimler çeşitli rahatsızlıklara örneğin; kulak ağrısı, sinir hücreleri rahatsızlıkları ve psişik rahatsızlıklara neden olmaktadır.
Müziğin duygusal etkileri hafif de olsa, belirli fizyolojik cevapları oluşturmaktadır. Örneğin, kan dolaşımında veya nefes alma sürecindeki değişiklikler burada söylenebilir. Müziğin ritmi kas faaliyetlerini uyarmaktadır ve bedensel hareketleri uyarmaktadır. Belirli ilkel danslar örneğin; savaş dansları fiziksel enerjiyi arttırmakta geliştirmektedir.
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]

Bu makale şu konularla ilgili olabilir : - -
Müzikle Tedavi başlıklı  tarafından yazılan yazı 2471 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bir Yorum Yazın

 
3+2 İşleminin Sonucu